
...
İstenmemiştik ve içimizde bir yerler kırılmıştı. Biz başkaları
tarafından kırılmış ayrı ayrı vazoların, biz başkaları tarafından parçalanmış
puzzle'ların, biz belki farklı ağaçlardan kırılan başka başka dalların ve biz
başka başka aşka düşmüş de başka başka yerleri kırılmış bedenlerin birbirine
hiç benzemeyen ama birbirini tamamlayan parçalarıydık. Bütündük ama aslında
yarımdık. Birlikte bir tamamdık.
Biz belki de o sırada aşk acısı çeken sarhoş bir tanrı tarafından yanlışlıkla başka başka vazolara yerleştirilen aynı vazonun parçalarıydık da birlikte olabilmek için kırılmamız gerekti. Biz belki de birlikte olabilmek için kendimizi bile bile kırdık. Hem öyle olmasa başka başka yerlerde, başka başka şekillerde kırılıp da bu kadar uyabilir miydik birbirimize?
Biz belki de o sırada aşk acısı çeken sarhoş bir tanrı tarafından yanlışlıkla başka başka vazolara yerleştirilen aynı vazonun parçalarıydık da birlikte olabilmek için kırılmamız gerekti. Biz belki de birlikte olabilmek için kendimizi bile bile kırdık. Hem öyle olmasa başka başka yerlerde, başka başka şekillerde kırılıp da bu kadar uyabilir miydik birbirimize?
Dur bak anlatayım. Ben seni gördüğümde tamam dedim, ben o
kırık vazonun kırık parçası, dedim tamam, biz aslında aynı vazoların
parçalarıyız. Yoksa böylesine bir bütün gibi birleşemezdik. Aynı vazoda olacak iken kim bilir
belki de arkadaşlarından geri kalmamak için ilk defa esrar çeken kafası dumanlı
bir tanrı tarafından... Tanrım kusura bakma ama yaramıyor sana. Tanrım kusura
bakma ama artık kanamıyor yara. Tanrım hiç kusura bakma ama artık saramıyor kara...
.
Mesela desen ki, ben de seni arıyordum ama seni aradığımı
bilmiyordum. Ben zaten aradığım şeyin ne olduğunu bilmeden bir şeyleri çok
ararım. Kalbim sancıyana, ayaklarım acıyana kadar ararım. Atmayan kalbimi zaten sana
vermiştim. Bak bunlar da ayaklarım, zaten sana geliyorlardı ama sana geldiklerini bilmiyorlardı, al senin olsun. Korkma
artık adım atmıyorlar. Ama ben desem ki, ama bunlar.... Desen ki evet, atmıyorlar çünkü aradıkları şeyi buldular.

Biz dökülmüş ağaçların dalları, biz yere dağılmış puzzle'ların,
biz saçılmış vazoların parçaları, biz başka başka aşklarda başka başka yerleri
kırılmış, biz bir yıllardır birbirine yürüdüğünü bilmeyen bedenlerin ayakları...
...
Ve mesela desen ki, al kalbim ve ayaklarım senin olsun. İkisi de artık atmıyorlar. Bunlar zaten aynı aşkın acıları.