24 Ekim 2015 Cumartesi

Kaçamıyoruz Tanrım

Kaçamıyoruz tanrım. Elimizde kaçabilmek için her şey olmasına rağmen kaçamıyoruz. Elimizde su var, un var, şeker var tanrım ve Mahmut Tuncer'in tüm saykodelik olumlamalarına rağmen helva dahi yapamıyoruz. Yapamıyoruz tanrım. Bizim kendimize kızdığımızdan çok Mahmut Tuncer kızıyor bize. Kusura bakma Mahmut abi. Yapamıyoruz.
Peki ya bağlanmaların tamamı mazoşist eğilimden sayılmıyor mu tanrım? Nedir bir kadına, bir erkeğe, bir işe, bir vatana, bir dine bağlanmaktan farkı bir ipe bağlanmanın? Bağlanabilmeyi bu kadar yücelten nedir? Nedir aitlik fikri? Bir aidiyeti diğerinden üstün kılan nedir tanrım, nedir objeler arasındaki uluhiyet hiyerarşisini belirleyen?
Hani başkalarını bilmem de ben kaçamıyorum tanrım. Ama inan bir şeye olan bağlılığımdan değil, ki kendimden daha çok tanırsın beni. Kaçabilecek hiçbir yer olmadığından. Kaçılacak her yerin aslında kaçtığın yerle aynı olmasından.
Öyle bir labirent düşün ki tanrım, ki sana düşün demek de garip çünkü sen zaten olan ve olabilecek olan her şeyi zaten düşünmüş olduğun için, işte her neyse, öyle bir labirent ki Yıldız Tilbe'den kaçıp Kibariye'ye tosladığını düşün mesela tanrım. Sanki nereye kaçsam bir taraf "seni pezevenklerin elinden kurtarmadım mı?" diye bağıracakken, diğer taraf "şöfeeeer şöfeeeeer" diye kulağımı sikecek. Ki bir insan ne orospu yerine konulmaktan, ne de kulağının sikilmesinden hoşlanır tanrım. İşte böyle boktan bir arada kalış bu.
Ve ben kusura bakma tanrım ama yıllarca var olma denilen şeyi Baudrillard, Dawkins, Hawking üçgeninde sorgulamışken, şimdi tüm varoluşumu Kibariye'nin annesi ile İbrahim Tatlıses'e karşı savunmak istemiyorum. Bana bu savunmayı lütfen yaptırtma, bunu gerçekten istemiyorum tanrım. Ve lütfen kusura bakma ama beni bu arada kalışların tam da göbeğine koyan sensin. Ben değilim. İnan ki tanrım, benim şu var oluşta "var olmam" dışında hiçbir suçum yok. Ki bunun da maalesef sorumlusu sensin.
Peki senin katında isyan mı daha günah yoksa espri mi tanrım? Ne bileyim, bazen sana karşı espri yapınca sanki isyan etmekten daha büyük bir günah işlemiş gibi hissediyorum kendimi. Ne zaman seninle konuşsam ironiden sarkazma, espriden isyana bir karenin içinde hapsolmuş hissediyorum kendimi. Ben asıl, sanırım, senden kaçamıyorum tanrım.
Ne olur beni kendinden azat et.

Yıldız Tilbe'yi İbo'nun elinden kurtar.

Kibariye'nin annesinin toprağını bol eyle.

 Mahmut abinin de helvasını lütfen ver.

Hiç yorum yok: