2 Şubat 2008 Cumartesi

Varoluşsal kaygılarımın ayak parmakları


Artık öğrendim birileri gözlerimin içine bakarken bile çaktırmadan ağlayabilmeyi. Melekler şilt verin bana. Melekler alkışlayın beni kırık kanatlarınızla. Melekler şiir yazın bana. La kaldırın kıçınızı.

(Melekler tanrının gözyaşı, yağmurlar meleklerin gözyaşı, ben yağmurların gözyaşı olabilir miyim.)

Ahh. Verin bana ruhunuzu, iki günde adam edeyim. Biliyorum bir bütün olamıyorsunuz asla, dağılmak üzeresiniz. Verin ruhunuzu bana, sizi kendinize kenetleyeyim.

Ahh, verin o şuh dudaklarınızı bana. Sakın bir anda boşaltmayın ama, dokunduğum anda patlayan kahkahalarınızı suratıma . Sessiz olun ki sizi kendime ekleyeyim.

(Babamın 13 sene önce reddettiği abim, kestirdiği cinsel organından küçük parçalar halinde yapıp sattığı küpeler fazla tutmayınca, yumurtalarını Topkapı Sarayına ikiz Kaşıkçı Elmasları diye kakalamaya çalışırken tutuklanıp nezarette tecavüze uğradıktan sonra Beyoğlu’nda fahişelik yapmaya başlamış şimdi. Kendisinin tanrıça olduğuna inanıyor artık acınası bir saflıkla.)

Ben gidiyorum demiş miydim? Dedim varsayın. Öyleymiş gibi yapın. Mesela yüzüm eski bir aşk gibi anlamsız olsun.

Siz bu yüze anlamları sonradan yükleyin.

(ben yazıya profesyonel bir olgu olarak bakıyorum, büyüyünce o da bana bakacak. Söz verdi !!!)

Kasıklarımda erojen bir yara. Kasıklarımda iplerinden kurtulduğu için kendini özgür zanneden ama hiç kıpırdayamayan aptal bir kukla. Kasıklarımda Gepetto Baba.

(Gözyaşlarımdaki pH oranını dengeleyecek bir deney üzerinde çalışıyorum günlerdir. O yüzden bu kadar çok ağlıyorum. Başka bir şey sanmayın. Deneylerimde yardımcı olsun diye yeşil bir peri tuttum kendime. Sadece spermle besleniyor ve inanın bu çok masraflı. Onun yemek parasını çıkarabilmek için porno filmlerde figüranlığa başladım. Son filmimde baş aktörün prezervatifini oynadım. Şimdi içimdekileri kusup perimi besliyorum. Ama çok mutluyuz, evlenmeyi ve balayımızı Rio’da isa heykelinin sakallarında geçirmeyi planlıyoruz.)

Bana dokunmak ibadettir sevgili cemaatim, lütfen dokunun bana. Benim tenim ruhumdan da zengin. Ellerinizi halojen ışıklar altında erojen bölgelerimde gezdirin, ışık yoksa Diyojen’in mumunu çalın, zaten yüzyıllardır aradığını bulacağı yok pezevengin.

(Sevişmeyi bilseydim ilk neremden zevk alırdım. Benim erojen bölgem yüzümdür, kimse bilmez. Yüzüme dokunulduğunda aldığım zevki cinsel organım bile kıskanır, kızar, diklenir bana. Yüzüme tükürür.)

Ben ne zaman sussam ellerim çığlık atıyor. Ellerim tecavüz edin bana. Yemin ediyorum kimseye söylemem. Bir ruh çizin bedenime yalandan.

Ve yalarsa estetik kaygılarım varoluşsal kaygılarımın ayak parmaklarını, bilin ki ince ince kan damlar Sartre’ın meme uçlarından. Ve korkmayın asla, ses çıkmaz, hiçbir kan damlasından.

(Hem çok ünlü hem de çok ibne bir modacıdan desinatörlük kursu alıyorum. Son defilem muhteşem geçti. SSK hastanesinin çöplüğünden çaldığım bozuk röntgen cihazlarıyla, giyenlerin iç organlarını gösteren transparan bir elbise tasarladım. Keşke o elbiseyi giyen mankene defileye çıkmadan önce tuvalete girmesini söyleseydim, bağırsaklarındaki bok parçaları pek estetik durmadı)

Aşk ihanete düşse neresi kanar, aşk aldırmazlığa yuvarlansa yanar mı bir yeri. Ve kabul eder mi bir aşk yanığı, yoğurtlu tıbbi müdahaleyi. Artık öğrendim, birileri gözlerimin içine bakarken bile…. çaktırmadan ağlayabilmeyi.

(Her toplu intihara, sırayla ismini yazdırıyor artık bedenim
Ruhum topsuz alanda, dokuz nokta dokuz küsurlu hareket.

Ufacık bir melek, taşımaya çalışıyor beni, yırtılıyor kefenim…
İkide bir yere çakılıyoruz, ….buna da bereket Tanrım ….

buna da bereket.)

3 yorum:

Payi dedi ki...

Beyninin kıvrımları kıvrım kıvrım olmuş.. Bünyeme iyi geldi yazdıkların, antideprasan babından..

payi from kkymn..

mordevrim dedi ki...

Teşekkürler Payitaht. Ben neden bu kadar geç gördüm ki bu yorumu...

Adsız dedi ki...

bayıldım.